TEKRAR ET-mek

Bu yazının içeriği “Basitlik Kanunları” adlı kitaptan alıntıdır. Her ne kadar alıntı yapmak istemesemde, yazmadan duramadım. Kitabı tekrar karıştırdıkça bazı şeyleri ilk okuduğumda kaçırdığımı, dikkat etmediğimi fark ettim. Buyurun devam edin;

Birkaç yıl önce, İsviçreli tipografik tasarım ustası Wolfgang Weingart’ı, Maine’de, o zaman düzenli olarak açtığı yaz okulunda bir ders vermek için ziyaret ettim. Weingart’ın her yıl tamamen aynı giriş dersini verebilme yeteneğine hayret ettim.

“Sıkılmıyor mu?” dedim kendi kendime. Bana göre aynı şeyi tekrar tekrar söylemenin bir anlamı yoktu ve açık konuşmak gerekirse usta biraz gözümden düşmüştü. Ancak sanırım üçüncü ziyaretimde farkına vardım ki, her ne kadar Weingart hep aynı şeyi söylese de, onu her seferinde daha basit şekilde söylüyordu. Temelin temeline odaklanarak, bildiği her şeyi, iletmek istediği şeyin yoğunlaşmış özüne indirebiliyordu. Sergilediği bu benzersiz örnek, öğretme heycanımı yeniden ateşledi.

Kendinizi TEKRAR ET-mek huzursuz edici olabilir, özellikle de ne yaptığını bilen biriyseniz-ki hemen herkes öyledir. Ama utanmaya gerek yok, çünkü tekrar işe yarıyor ve Amerikan Başkanı ve diğer liderler de dahil olmak üzere bunu herkes yapıyor. Slate.com’un, George W. Bush’un 2004’te yeniden seçilmesine ilişkin yazısının başlığının da desteklediği gibi, basitlik ve tekrar birbiriyle ilişkili: “Basitlik, basitlik, basitlik.” Seçim kampayasında Bush terörizm ve Irak hakkında aynı basit mesajı tekrar tekrar verdi.

Sanatçı Mike Nourse “Terör, Irak, Silahlar” başlıklı 2004 yılı video çalışmasında bu noktaya parmak bastı.

Nourse Irak’a saldırının arifesinde Bush’un televizyondaki konuşmasıyla işe başlıyor ve yoğun olarak tekrarlanan üç sözcüğün geçtiği bütün bölümleri çıkarıyor: “terör”, “kitle imha silahları” ve “Irak”. Nourse sadece bu kısımları bir araya getirdiğinde ortaya çıkan video, konuşmanın yüzde onunu oluşturuyor. Akabinde Amerika’nın Irak’la savaşa girmesine şaşmamak gerek; bunun temelinde yatan, pek çok Amerikalı’da, Irak’ın Amerika’ya karşı terör faaliyetlerinde kullanacağı kitle imha silahlarına sahip olduğu algısının yerleşmiş olmasıydı. O zamanlar ben de pek çokları gibi kesinlikle ikna olmuş ve korkmuştum, ama nedeninden emin değildim. Şimdi biliyorum. Tekrar işe yarıyor.

Denge ve Akıl hocalığı

4-5 ay önce Basitlik Kanunları adlı kitabı okumuştum. Kitabı tekrar elime alınca, sonunda ki John Meada’nın, basitliğin kanunları dışındaki bir anısını tekrar okudum, tekrar düşündüm. Şöyle başlıyor;

2 Şubat 2005

Benden yaşça büyük bir ahbabımı MIT havuzunda hemen her gün görüyordum. Emekli bir dil bilim öğretmeni olduğunu söylemişti bana.

Bugün, uzun bir aradan sonra onu soyunma odasında gördüm ve bir süredir üzerinde düşündüğüm bir konu olan “güvensizlik” hakkında kısa bir konuşmamız oldu.

“Güvensizlikle ilgili mesele şu ; eğer çok güvenirseniz büyüyemiyorsunuz, çünkü başarısızlık korkusuyla hareket edemez hale geliyorsunuz” dedim ona durduk yerde. “Öte yandan, hiç güvensizliğiniz yoksa o zaman da büyüyemiyorsunuz -çünkü o kadar kendinizi beğenmiş oluyorsunuz ki başarısızlıklarınızı görmüyorsunuz.”

“Her şeyde denge” diye yanıt verdi emekli profesör.

sonra şöyle bir varsayımda bulundum: “Ama eğer ortadaysanız, ortada olup olmadığınızı anlamak için kenarlara doğru kayıp biraz sallanmanız gerekir.”

“Bazen ortada kaybolabilirsiniz” dedi.

İkimizde sustuk ve ben eşyalarımı toplamayı bitirdim. Sonra ayakkabılarımı bağlarken ağzımdan şu çıkıverdi: “Akıl hocaları.”

Emekli profesör emin bir sesle, “Akıl hocalarına size cesaret vermeleri için ihtiyacınız var” dedi.

Kederli bir şekilde kaçamak bir yanıt verdim: “Ama yaşınız ilerledikçe bütün akıl hocaları çekip gidiyor.”

Emekli profesör durakladı, sonra yanıtı geldi: “Evet, çünkü artık onlara ihtiyacımız olmuyor.”

Elini sıktım ve şöyle dedim: “Ders için teşekkür ederim.”

Usta öğretmen çoraplarını ve ayakkabılarını giyerken gülümsedi; soyunma odasından çıkarken şunu düşündüm: “Egzersiz kalp için gerçekten faydalı.”