Ne kadar kocamanda olsa evdeki LCD televizyon, sinemada film izlemenin yerini tutmuyor. Ama sinemada asla tiyatro gibi olmuyor. İzlediğim film ne kadar çarpıcı, ne kadar başarılı olursa olsun, etkisi en fazla birkaç gün sürüyor da ne zaman tiyatroya gitsem haftalarca hatta aylarca aklımdan çıkmıyor ve sonra kendimi “tiyatronun yeri başkaymış” derken buluyorum, evdeki son teknoloji görüntü ve ses sistemi karşısında otururken…
Ya konserler, maçlar, müzikaller… Televizyonda aynı tadı verir mi hiç? ” Ah bende orda olsaydım!” demekten başka ne geçiyor kafamızdan? Film tek başına izleyince, sahnede birileri olmayınca, şarkılar tek başına söylenince… Bir şeyler eksik kalıyor şehirde, sinemada, tek başına olunca, insandan ayrılınca, uzaklaşınca… İşte size en basit haliyle modern insanın yalnızlığı!!! Oyunlarda öyle, neden olmasın? Çocukken oynadığım hırsız-polisin yerini tutarmı Call of Duty? Çağırırsan, ararsan arkadaşlarını, toplarsan hepsini bir köşe başına ve soğuk havaya, yağmura, çamura aldırmadan tüm kafadarlarınla birlikte bir internet kafeye gidersen, bir hafta sonu tatil günü oyuna daha da önemlisi muhabbete, arkadaşlara ayırırsan tutar! İşin muhabbeti, içinde insan olan kısmı varsa tutar! İnsanı atarsak oyunlardan, ne kalır geriye?
Büyüdük belki… Evet! Öyleyse oyundan mı vazgeçelim, yoksa insandan mı? Büyüdükçe artan sıkıntılarına ve yalnızlığına rağmen insanlar… Ölmeyen çocuk ruhumuzu ve çürümeyen hayallerimizle toplanalım bazı zamanlarda ve muhabbetler edelim, oyunlar oynayalım.Kapalı yerlerde, sahnelerde. Ne dinleyicilerimiz , nede seyircilerimiz olsun ve de asla sonu olmasın. Kendimiz için birşeyler yapalım muhabbetler edelim oyunlar oynayalım sadece kendimiz için…